Bu yazı Stellar Lab Bilim Kulübü‘nden Raziye Ayrata tarafından yazılmıştır.
Raziye’ye sormak istediklerinizi aşağıdan yorum olarak yazabilirsiniz.
Uzay araştırmalarının altın çağını temsil eden Voyager uzay aracı neredeyse hayal gücünün ötesindeki dünyalara açılan biR penceredir adeta. İki Voyager uzay aracının da üzerinde bulunan ve içinde insanlığın fotoğrafını ve müziklerini içeren bu altın plak dünya dışı medeniyeti bulabilmesi için insanlığın bir kaydı. Bu dünyanın iki cesur araştırmacısının hikayesi. Bu Voyager uzay aracının hikayesi…
1997 yılında bir taraftan yeni bilgisayar şirketinin kurulması bir taraftan da Ay’a inen son Apollo görevi bu bilim kurguya olan merakın artmasına sebep olmuştu. Bütün bunlar şaşırtıcı bir projenin ilham almasına katkı sağladı. NASA iki tane uzay aracını Güneş sistemimizdeki gezegenleri araştırması için uzaya yollayacaktı. Bilim kurguya ilginin arttığı dönemde bu proje oldukça önem arz ediyordu. Ama Voyagerın hikayesi neredeyse 20 yıl önce başladı.
1961 yılında parlak bir matematik mezunu olan Michael Minovitch gezegenleri ulaşılabilir kılacağını düşünüyordu. Bu mücadelesi daha 25 yaşındayken başlamıştı. İşi zordu çünkü bu yüzyıllardır dünyanın ünlü bilim insanlarına kafa tutan bir problemdi ve adı Üç Cisim Problemiydi. Çalışmalarının ardından Minovitch NASA’nın Pasadena’daki jet araştırma laboratuvarına giderek güneş sistemi hakkında en doğru verilere sahip insanlara çalışmasını gösterdi. Orada dört ya da beş farklı güzergah türü ve farklı karşılaşmalar üzerinde testler yapıldı ve çıkan sonuçların hepsinin kesin çözüme yakın çıktığı saptandı. Minovitch Üç Cisim Problemini kullanarak uzay aracının daha önce hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde ilerletmek için yerçekimini kullanmanın bir yolunu keşfetmişti.
Credit: NASA
Ama yüzlerce uçuş güzergahının arasındaki gömülü olan çok özel bir şeyi Minovitch bile farkedememişti.
1965 yılında yazında NASA’nın Jet Laboratuvarı’na öte (dış) gezegenlere yönelik görev seçeneklerini azaltmak için Gary Flandro adında bir öğrenci ekibe dahil edildi. Gary, gezegenlerin nerede olacağına dair dikkatlice haritalar çizdi ve gezegenlerin yanına tarihlerini yazdı. Bu yaptığı çizimde Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün’ün çizgilerinin hepsi yaklaşık 1975-1976 yıllarından geçtiğini fark etti. Bir başka ifadeyle bu dört gezegene de aynı anda gidilebileceğini düşündü. Böylece hem enerjiden hem de zamandan tasarruf edeceklerdi. Ama ellerini çabuk tutmalıydılar. Çünkü bu dört gezegenin tekrardan aynı konuma gelebilmesi tam 176 yıl geçmesi gerekecekti. Bu muhteşem görevi yapan Voyager uzay aracı 2 yıl sonra Jüpiter’e oradan 2 yıl sonra Satürn’e, 5 yıl sonra Uranüs’e ve 3 yıl sonra Neptün’e varacaktı. Yani Voyagerlerin en az 12 yıl çalışması gerekiyordu. Ama NASA sadece birkaç ay çalışabilecek uzay araçları yapabiliyordu. Ve bu sorunu çözmek için sahneye genç bir mühendis giriverdi. Adı da John Casani. Ve Casani bu sorunun da başından gelebileceklerini düşünüyordu.
Matematik sorununu çözmüşlerdi. Teknolojiyle de başa çıkma konusunda kendilerinden emindiler. Geriye kalan tek sorun da paraydı. NASA yapacağı çalışmalar için fon bulmalıydı. NASA’nın amacı başarılarını halka duyurarak daha fazla fon bulmaktı. Bu başarılarını da halka duyurmak için Voyager ekibinde çalışan en genç üyeyi, yani olan Carl Sagan’ı seçtiler. Voyagerlerin bizden sonsuza dek uzaklaşacağını bilen Sagan’ın oldukça iyi bir fikri vardı. Her uzay gemisinde dünyadan bir mesaj olmalıydı. Bu halkın hayal gücünü yakalayabilecek, bununla birlikte daha fazla fon bulabilecekleri bir fikirdi.
Nisan 1977’de fırlatmadan 2 yıl sonra görev kontrol merkezi Voyagerleri ilk buluşmalarına yönlendirdi. Buluşma Jüpiter’deydi. Aşırı koşullara ek olarak Jüpiterin dünyadan 10 bin kat daha güçlü bir manyetik alanı var. Ve Voyagerler için bu bir sorun demekti. Çünkü bu manyetizma çok yaklaşan herhangi bir uzay aracının bilgisayarını bozabilen ölümcül radyasyon kuşakları oluşturur. Ama tam olarak ihtiyaç duyulan şey Jüpiter’e yeterince yaklaşabilemti. Voyager ekibi Jüpiter’in en büyük 4 uydusundan biri ve Jüpiter’e en yakın olan Io ‘yu keşfetmesi için Voyager 1’i göndermek istedi. Voyager uzay aracı Io’ ya gittiğinde bilim insanları şaşırtıcı bir şey keşfettiler. Io’ da ilk dünya dışı volkanik patlama keşfedildi. Bundan sonraki durak 2 sene sürecek olan ve 1 milyar km uzakta olan Satürn gezegeni oldu.
1981 yılında insanlar Satürn’ün halkalarını görmek için sıraya giriyorlardı. Çünkü Voyager’lerin fırlatılmasında 4 yıl sonra müthiş bir başarı sağlanmıştı. Ve Satürn’ün halkalarının fotoğrafı çekilmişti. Ama şimdi Voyager’lerin ayrılması gerekiyordu. Voyager 1 Titan’a gidecekti. Çünkü Titan’ın ilkel yaşamı barındırılabileceği düşünülmekteydi. Bu Voyager1’in büyük yolculuğunu feda etmek anlamına gelmekteydi. Titandan sonra Voyager 1 başka bir gezegene uğramadı. Voyager 1’in Titan’a olan yolculuğu bir hayal kırıklığıdır. Artık Voyager 1 Güneş Sistemi’nden uzaklaşıyordu ve Voyager 2 artık tek umuttu. Voyager 2 Satürn’den ayrıldıktan sonra Uranüs’e doğru ilerlemeye devam etti. Voyager 2’nin Uranüs’e varması 5 yıl gibi bir süre almıştır. 1986’da Voyager2 Uranüs’ün yanından geçti. Ama Uranüs hakkında çok fazla şey öğrenilemedi. Voyager 2’nin yeni durağı Neptün’dü. Voyager2 ‘nin Neptün’ün kuzey kutup bölgesinden geçiş yapması planlandı ve bunun için fırsatı çok az olacaktı. 12 yıl süren uçuştan sonra dev mavi gezegen görünmeye başladı. 25 Ağustos 1989’da uzay aracı Neptün’ün kuzey kutbunun 5000 kilometre yakınından geçti. Bu Neptün’ü gözlemlemek için iyi bir fırsattı. Voyager 2 Neptün’ün yakınından geçerken Neptün’ün atmosferinde beyaz bulutlar fark edildi. Neptün gerçekten bu yönüyle gezegenimize benziyordu. Voyager 2 ‘nin görevi Neptün’e varmasıyla tamamlandı. Ama Voyager 1 ‘in yapması gereken özel bir görevi vardı.
1990 yılında Voyager 1’in kameraları gezegenlere döndürüldü.Kameraların döndürülmesiyle birlikte çekilen fotoğraf harikaydı. Carl Sagan’a göre fotoğrafın sembolik değeri bir armağandı. Bu son görevden sonra Voyager 1 ‘in kameraları da kapatıldı. Ama bu görevin sonu değildi. 35 yıldan fazla bir süredir 1970’lerin ileri teknolojisi düzensiz seyirine devam ediyor. Ve hala dünyadan 17 milyar mil uzaklıktayken bile yeni bilgiler gönderiyor.
Voyagerlerin gücü kesildikten sonra bile bizden uzaklaşmaya devam edecek. Bu 1,5 tonluk 70’lerin mühendisliği insan çabasının ve keşfinin bir anıtı olarak yıldızlara doğru ilerliyor. Ama Voyager hala çok sembolik bir görev olarak görünüyor. Çünkü o iki altın disk hala iki uzay aracında sabitlenmiş olarak duruyor. Ve tehlikesizce uzay boşluğunda piramitlerden, bizden ve muhtemelen dünyadan bile uzun yaşayacak. Ve onlar varlığımızın uzaklardaki tek kaydı.